Bir zamanlar, yalnızca altın tabaklara konan, yalnızca kralların ve sultanların damağını şenlendiren yemekler vardı… O tatlar halkın hayal bile edemeyeceği kadar uzaktaydı. Fakat zamanın çarkları döndü, imparatorluklar yıkıldı, mutfaklar değişti. Bugün sokakta yürürken elinize aldığınız o sade lezzetler, aslında bir zamanlar saltanatın simgesiydi.
Hadi şimdi zamanda bir yolculuğa çıkalım…
Kruvasan: Hilalden Doğan Lezzet
Viyana, 1683. Osmanlı ordusu şehri kuşatmış, gece yarısı tünel kazmaya çalışıyordu. Ancak fırınlarda sabaha ekmek hazırlayan usta eller, yerin altından gelen garip sesleri fark etti. Şehrin kurtuluşu onlara borçluydu. Zaferin şerefine, Osmanlı’nın hilalini andıran bir çörek yapıldı.
Bugün Paris sokaklarında sabah kahveleriyle buluşan kruvasan, aslında o zaferin hamurdan yapılmış bir anıtıydı.
Tavuk Şiş: Saraydan Mangal Başına
Topkapı Sarayı’nda mis gibi odun ateşi yanıyor. Usta-ı mutfak, şehzadelerin akşam sofrası için özenle hazırlanan tavuk etlerini, kılıçlara geçirip ağır ağır çeviriyor. Baharatlar, tütsü kokuları arasında etler kızarıyor.
Yüzyıllar sonra bu lezzet, İstanbul’un dar sokaklarında, mangal başındaki ustaların elinde yeniden hayat bulacaktı. Artık krallar değil, herkes tadabilirdi.
Pastel de Nata: Manastırdan Sokağa
18. yüzyıl, Lizbon. Jerónimos Manastırı’nın mutfağında keşişler, fazla kalan yumurta sarılarını değerlendirmek için bir tatlı yaptı. İncecik çıtır hamur ve kremamsı dolgu… Bu küçük turtalar, kısa sürede soyluların sofrasına taşındı.
Bugün ise Lizbon sokaklarında kuyruklar oluşturan turistler, o gizemli manastır mutfağının tarifine hâlâ hayran.
Simit: Enderun’un Altın Çemberi
Sarayın dar koridorlarında mis gibi susam kokusu yayılıyor. Altın tepsilerde, özenle hazırlanmış “simit-i hümayun”, Ramazan’a özel olarak Enderun mutfağında pişirilmiş.
Asırlar sonra İstanbul’un köprü başlarında, vapur iskelelerinde tezgâh açan simitçiler, farkında olmadan kralların lezzetini her sabah yeniden dağıtıyor.
Bir Lokmada Tarih
Bu yemekler sadece karnımızı doyurmuyor; her ısırıkta yüzyıllar öncesine bir kapı açıyor. Bir zamanlar imparatorlukların gözbebeği olan tatlar, bugün sokaklarda bizimle yürüyor.
Bir kruvasan ısırdığınızda, bir simidi elinize aldığınızda… Belki de farkında olmadan tarih koklayanlardan birisiniz.